Pages

İnorganik Bileşikler


Canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için gerekli olan mineral, tuz, su gibi inorganik molekülleri dışarıdan alırlar. Canlıların dışarıdan aldıkları bu moleküllere inorganik bileşik denir.
Bu bileşikler ;
1-Su
2-Asit – Baz ve Tuzlar
3-Minerallerdir.
 İnorganik bileşikler:
►Hücrenin yapısına katılır.
►Düzenleyicidir.
►Yıpranan dokuların onarılmasını sağlar.
►Sindirime uğramazlar ve hücre zarından direk geçerler.
►Hücre tarafından sentezlenmezler. Dışarıdan hazır alınırlar.
►Enerji vermezler.
 1-) SU
Vücudumuzun en önemli maddelerinden biridir. Suyun olmadığı yerde hiçbir canlı yaşayamaz. Bir insan besin almadan haftalarca yaşayabilir; ancak su almadan yalnızca birkaç gün yaşayabilir. Dünyanın 3/4′ü sudan oluşur. Genel olarak organizmaların vücutlarının %70’i sudur. Su oranı dokulara ve canlıya göre değişir. Örneğin; insanda su yüzdesi kemikte %20 beyin hücrelerinde %85’tir. Bütün hücreler bir sulu çözeltide bulunur. Canlı vücudunda su birçok işleve sahiptir. Bir hücreli canlıların genel olarak yaşam ortamıdır. Suyun en önemli grevi ise fotosentezle besin yapımıdır.
CO2 + H2O ——> Besin + O2

SUYUN ÖNEMİ
1- Kimyasal tepkimelerde çok iyi bir çözücüdür.
2- Pek çok canlıda taşıyıcı molekül olarak görev yapar. (Kanın %90’ı sudur.)
3- Metabolizma olaylarını hızlandırır. Enzimler sulu ortamlarda etkindirler.
4- Vücut için zararlı olan artık maddelerin seyreltilmesi ve vücuttan atılmasını sağlar. (Boşaltım)
5- Besinlerin sindiriminde parçalayıcı görev yapar. Hücrelerdeki büyük moleküllerin, küçük moleküllere dönüşmesini sağlar. (Hidroliz)
6- Vücut ısısını düzenlemede faydalı olur.
7- Yağlayıcı olarak da suyun öneli özelliği vardır. Organların birbirine sürtünerek aşınmasını sıvı ortam önler. Kemiklerin eklem yerlerindeki sıvı ortamda su vardır.
8- Suyun katısı sıvısından daha az yoğunluktadır. Bu nedenle suda yaşam mümkündür.
9- Suda hidrojen bağları sayesinde su molekülleri ayrılmaz. Sıvı haldeki suda hidrojen bağları kırılır ancak yerine hemen yenisi yapılır. Böylece moleküller birbirinden kopmaz. Buna kohezyon kuvveti denir. ( Bazı böcekler bu sayede suda yürür.)
2-) ASİT – BAZ VE TUZLAR
 ASİTLER
Suda çözününce Hidrojen ( H ) çıkaran bileşiklerdir. Turnusol kağıdını maviden kırmızıya çevirirler, tatları ekşidir. HCL (hidroklorik asit), H2 SO4 (sülfürik asit) inorganik asitlerdir. Ancak asetik asit ve laktik asit organiktir. Asit suda çözündüğünde elektriği iletirler. pH aralığı 0-7 dir.
 BAZLAR
Suda çözününce (OH) iyonu çıkaran bileşiklerdir. Turnusol kağıdını maviye çevirirler. Tatları acıdır ve kayganlık hissi verirler. NaOH (sodyum hidroksit) ve KOH (potasyum hidroksit) inorganik bazlardır. Bir sıvının asitlik ve bazlık derecesi pH terimi ile ifade edilir. Bir çözeltinin H iyon yoğunluğu ile OH iyonu yoğunluğu eşit ise çözelti nötrdür ve pH derecesi 7’dir.(Saf su.) pH derecesi 7 den küçük olan çözeltiler asit (0-7) , pH derecesi 7 den büyük olan çözeltiler baziktir (7-14). Biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşebilmesi için ortam pH değerinin belli sınırlar içinde tutulması gerekir. Ayrıca pH’taki ufak bir değişim ölüme neden olabilir. İnsan kanının pH’ı 7,4′tür. Bu oran 7′ye düşerse veya 7,8′e çıkarsa ölüm gerçekleşir.
 ASİT VE BAZLARIN ÖNEMİ
1- Canlıda gerçekleşen reaksiyonların yürütücüsü enzimler belirli bir pH derecelerinde etkinlik gösterirler. pH derecesindeki en küçük değişiklik büyük olumsuzluklar yaratabilir. Bu sebeple pH derecesinin sabit kalması gerekir. Bunun için insanda özel yapılar bulunur.
2- Asitlerle bazların birleşmesinden tuzlar oluşur.
TUZLAR
HCI + NaOH — > NaCI + H2O  ile gösterilir.

TUZLARIN ÖNEMİ
İnorganik tuzlar hücreyle çevresi arasındaki su alış verişinde önemli rol oynar. Eğer hücre içinde tuz oranı yüksekse hücreye su girer. Hücre dışındaki tuz oranı yüksekse hücre su kaybeder.
3-) MİNERALLER
Vücudumuzun kendi kendine oluşturamadığı su ve besinler yoluyla aldığımız inorganik tuzlardır. Bunlar vücutta ya tuz halinde bulunur ya da organik maddelerin (yağ, protein, karbonhidrat vb. ) yapısına katılır. . Mineraller sağlıklı yaşam için gereklidir. Onlar olmadan vücut yaşaması için gerekli fonksiyonları sağlıklı bir şekilde sürdüremez. Sağlığımız için çok önemli olan 15′ten fazla mineral vardır. Bunlardan bazıları;
KALSİYUM:
Sağlıklı vücut yapısı için gerekli önemli minerallerden biridir. Bu mineral büyük oranda vücudumuzdaki kemiklerde bulunur. Eksikliği yüksek oranlara vardığında diş ve sırtta ağrılar, kemiklerde zayıflama, çatlama ve kolay kırılma görülür. Vücuttaki kalsiyum miktarı sadece kemikler için önemli değildir. Aynı zamanda vücuttaki bütün fonksiyonlarda görev alır.
Özellikle vücuttaki demirin kullanımı ve alınan gıdaların hücre zarından geçebilmesi için gerekli olan bir mineraldir. Stres, egzersiz yetersizliği, aspirin, mineral yağ, fazla yağ alımı ve diğer faktörler nedeniyle vücuttaki kalsiyum miktarı azalır.
 BAKIR:
Karaciğerde depolanan önemli minerallerden biridir. Vücut dokusunun yeniden oluşması için gereklidir. . Hemoglobine bağlı demirin korunması ve C vitamininin kullanımı için gereklidir. Beyin sinirlerimiz ve bağ dokusu için bakır miktarı önemlidir.
KROM:
Vücuttaki basit şekerin parçalanmasında rol oynar. İnsülin oluşumuna, kandaki şeker ve kolesterol düzeyinin kontrolüne yardım eder. Krom; vücuttaki enzim ve hormonlar için çok önemlidir.
İYOT:
Tiroid bezlerinin içeriğinde yer alır. Tiroid ve tiroid kontrol mekanizmasında, zihinsel fonksiyonlarda, enerji ve kilo almada önemli bir rol oynar. Eksikliğinde guatr hastalığı başgösterir.
DEMİR:
Vücut için gerekli esansiyel minerallerden biridir. Hemoglobin (kırmızı kan hücresi), miyoglobin (kas pigmenti) ve enzim üretimi için gereklidir. Demir vücutta büyümeye yardım eder, yorgunluğa karşı ve hastalıklardan korunmada kullanılır. Demir özellikle kadınlar için daha önemlidir. Çünkü kadınlar 1 ay içinde erkeklerin kaybettiklerinden 2 kat daha çok miktarda demir kaybederler. Bugün demir kadınlarda eksikliği en çok görülen mineraldir. Ayrıca demir, vücuttaki B-grubu vitaminlerinin kullanımını arttırır.
MAGNEZYUM:
Sinir sisteminin ve kasların gevşemesini sağlayan mineraldir. Sakinleşmeye yardımcı olduğu için ” Anti-stres Minerali ” olarak bilinir. Magnezyum kandaki şekerin enerjiye dönüştürülmesinde önemli bir rol alır. Bu hayati mineral vücudumuzun Vitamin C, kalsiyum, fosfor, sodyum ve potasyum’u daha etkili bir şekilde kullanabilmesi için gereklidir. Magnezyum sağlıklı dişler ve sindirim sisteminin rahatlığı için gereklidir.
 FOSFOR:
Sadece fizyolojik kimyasal reaksiyonlarda yer almakla kalmaz, aynı zamanda vücuttaki bütün hücrelerde bulunur. Normal kemik ve diş yapısı, kalp düzeni ve normal böbrek fonksiyonları için gereklidir. Vitamin D ve Kalsiyum; Fosfor’un işlevini sürdürmesine yardımcı olur.
POTASYUM:
Hayati minerallerden biridir. Vücuttaki potasyumun %98′i hücre duvarlarının içinde bulunur. Potasyum, sodyumla birlikte vücuttaki su dengesinin sağlanmasına yardımcı olur ve gıdaların hücre içine geçişini sağlar. Potasyumun önemli görevlerinden biri de sinir sistemindeki mesajları iletmesidir. Beyne oksijenin gönderilmesi beyin için önemlidir. Her gün bu mineral vücutta kullanılır ve tekrar yeri doldurulur. Kalbimiz ve vücuttaki diğer kaslarımızın sağlıklı yapısını koruması potasyuma bağlıdır. Fazla şeker, diüretikler, laksatifler, fazla tuz, alkol ve stres bu mineralle birlikte vücuttan atılır.
 SODYUM:
Bu mineral sinir ve kas fonksiyonlarının devamı için çok önemlidir. Asıl görevi sıvı pompalanmasını sağlamak ve gıdaların hücre zarından geçişini sağlamaktır. Bol miktarda sodyum yüksek kan basıncına katkıda bulunur.
ÇİNKO:
Bu esansiyel mineral vücutta her şey için gereklidir. Vücudun sağlıklı bir yapıda tutulması için her şeyi harekete geçiren bir kıvılcım gibi çalışır. Vücuttaki pek çok fonksiyonda görev alır. RNA ve DNA oluşumu ve proteinlerin enerjiye dönüştürülmesi için çok önemlidir. Vücuttaki her hücrede Çinko vardır. Zihinsel fonksiyonlarda, vücudun kendi kendini iyileştirmesi ve yenilemesi gereken durumlarda, kanın stabilizasyonunda, vücuttaki alkali dengesinin muhafazasında önemli roller üstlenir. Bu mineralin varlığına ihtiyaç duyan organlar; kalp, beyin ve üreme sistemidir. Yemeklerin pişirilme yöntemleri, stres, alkol alımı ve diğer faktörlerle vücuttaki çinko oranı azalır.
MİNERALLERİN ÖNEMİ
1- Birçok enzimin ve hemoglobin gibi moleküllerin yapısını oluştururlar. Bunlar Fe ve P gibi elementlerdir.
2- Özelikle hücreler arası sıvının ve kanın su oranını düzenlerler.
3- Bazı mineraller ATP, DNA ve RNA’nın yapımında rol oynar.
4- Vücudun iyon dengesini sağlarlar.
5- Bazı mineraller doku ve organların oluşmasında ve çalışmasında etkilidir.
6- Mineraller çoğunlukla vitaminlerle birlikte çalışarak vitaminlerin en fazla ihtiyaç duyulan bölgeye ulaşmalarını sağlarlar.
7- Mineraller aynı zamanda kan basıncı, kalp ritmi, kas fonksiyonları, vücuttaki sıvı dengesinin muhafazası, üreme ve daha pek çok fonksiyonda önemli rol oynarlar.
MİNERAL BAKIMINDAN ZENGİN BESİNLER
Kalsiyum ; Süt, süt ürünleri , deniz ürünleri , yumurta , içme suyu ve koyu yeşil sebzelerde
Demir ; Et, bira mayası, ıspanak, baklagiller, yeşil sebzeler , kuru meyve ve pekmezde,
Fosfor ; Süt , süt ürünleri , yumurta , tahıllar, baklagiller ve kuru meyvelerde,
Sodyum ; Süt, süt ürünleri , yumurta, et, yemek tuzu , ekmek, zeytin, maydanoz ve ıspanakta,
İyot ; Deniz ürünleri ve yemek tuzunda, bol bulunur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder